Dizler, vücudun en fazla yük taşıyan bölgesidir. Bu nedenle zaman içerisinde yıpranarak, hasar görmeye de çok açıktır. Diz kireçlenmesi, tıbbî literatürde gonartroz olarak da adlandırılır.Hastalık, zaman içerisinde kıkırdak altındaki kemik yüzeyini, eklem kapsülünü ve eklem çevresindeki bağları da etkiler. Bu nedenle erken dönemde teşhis ve tedavi edilmesi oldukça önemlidir.

Diz osteoartriti özellikle yaşı ilerlemiş hastalarımızda, kadınlarda ve sporcularda sık görülen bir hastalıktır. Genetik faktörlerin etkisiyle ortaya çıkabileceği gibi eklemi zorlayan, aşırı yük binmesine neden olan dış etkenler nedeniyle de görülebilir. Tedavi sürecinde ise kişinin yaşına ve ihtiyaçlarına göre farklı yaklaşımlar izlenebilir. Bu hastalığın belirtilerini ise şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Dizlerde genellikle hareketle artan ağrı
  • Özellikle uzun süre hareketsiz kaldıktan sonra eklemde hissedilen sertlik
  • Kıkırdak hasarı veya inflamasyon nedeniyle şişlik
  • Eklemde ağrı veya hareket kısıtına sebep olan küçük kemik çıkıntıları
  • Kireçlenmenin neden olduğu sürtünmenin sonucunda eklemden çıkan çıtırtı ve gıcırtı sesleri
  • Dizlerde zayıflık ve hareket zorluğu

Yukarıda sıralananlar, diz kireçlenmesinin yaygın belirtileridir. Kireçlenme sebebiyle iltihaplanma riski de mevcuttur. Dolayısıyla inflasmasyon da ciddi bir belirti olarak sayılabilir. Bu belirtilerden bir veya birkaçına sahipseniz muayene olmanız tavsiye edilir.

Dizde Kireçlenme Neden Olur?

Dizde kireçlenmenin başlıca nedeni ilerleyen yaştır. Genellikle 50 – 60’lı yaşlarda ortaya çıksa da 40 yaşından sonra dejeneratif eklem hastalığı kireçlenme olarak adlandırılır. Uzun zaman boyunca vücudun ağırlığını taşıyan kıkırdak dokusu, yaşlılık döneminde tüm dokularda olduğu gibi güçsüzleşir. Bu dönemde günlük aktivitenin de azalmasıyla birlikte eklemler daha korunmasız hâle gelir. Bununla birlikte aşağıdaki diğer etmenlerin de hastalık için önemli bir risk faktörü olduğunu söyleyebiliriz:

  • Aşırı Kilo ve Obezite: Kıkırdakların en önemli görevi ekleme binen yükü taşımaktır. Vücut ağırlığı arttıkça ekleme binen yük de artar. Bu nedenle kıkırdaklar da kapasitesinden fazla ağırlık taşımaya başlar ve zaman içerisinde aşınarak, hasar görür. Dizler, kilo artışından en çok etkilenen eklemlerden biridir. Bu nedenle aşırı kilo ve obezite diz osteoartritinin oluşumunda başlıca risk faktörlerinden kabul edilmektedir.
  • Cinsiyet: Tüm kireçlenme olgularında olduğu gibi diz kireçlenmesinde de etkilidir. Kadınlarda menopoz dönemi ile birlikte kemik yoğunluğu azalmaya başlar. Azalan östrojen seviyesi nedeniyle kıkırdak ve kemik dokuları çok daha hassas hâle gelir. Bu nedenle hem osteoartrit hem de kemik erimesi riski artar. Özellikle 50 yaş ve üzeri hastalarda dizde osteoartrit sık görülen bir rahatsızlıktır.
  • Travmalar ve Eklem Yaralanmaları: Eklemlerde oluşmuş mikro hasarlar ve travmalar da zaman içerisinde bu hastalığa neden olabilir. Hastalığın oluşumunda etkili olan “mekanik faktörler” olarak tanımlayabileceğimiz bu yaralanmalar; futbolbasketbolvoleybol, kayak gibi diz eklemlerinin sık kullanıldığı sporlarda oldukça sık görülür. Bu nedenle sadece ileri yaştaki kişiler değil; sporla uğraşan genç kişilerde de ortaya çıkabilen bir rahatsızlıktır.
  • Hareketsiz Yaşam Tarzı: Kıkırdak dokusunu korumanın en etkili yollarından biri de aralıklı yüklenme ile kıkırdağı beslemek, aşırı yüklenmeden bölgeyi çevreleyen kasları ve bağları güçlü tutarak korumaktır. Kaslar güçlü olduğunda eklemler vücudun yükünü daha kolay taşır. Bu nedenle masa başı çalışan ve spor yapmayan kişilerde de diz osteoartriti görülebilir.
  • Doğumsal Etkenler ve Bazı Hastalıklar: İltihaplı romatizma ve doğuştan gelen bazı ortopedik bozukluklar da hastalığa zemin hazırlayabilir.

Erken Yaşta Diz Kireçlenmesi Neden Olur?

Diz kireçlenmesi yaygın olarak ileri yaş problemi olarak bilinmekle beraber gençlerde de görülebilir. Özellikle 40 yaşından öncesinin diz kireçlenmesi için erken yaş olduğunu söylemek mümkündür. Erken yaşta diz kireçlenmesinin başlıca sebepleri şunlardır:

  • Genetik yatkınlık
  • Yaralanmalar
  • Aşırı kilo ve obezite
  • Eklem anomalileri veya hastalıklar
  • Anormal aktivite
  • Metabolik faktörler

Bu faktörler göz önüne alındığında ailesinde diz kireçlenmesi hikâyesi olan, obezite ile mücadele eden ve doğuştan gelen eklem anomalileri taşıyan kimseler risk grubunda sayılabilir. Dizler üzerinde aşırı stres oluşturan aktiviteler ve sporlar da kişiyi kireçlenme riskiyle karşı karşıya bırakır. Eğer yaşınız genç olmasına rağmen diz kireçlenmesi belirtileri yaşıyorsanız ve sıralanan nedenleri taşıyorsanız uzmana görünmeniz tavsiye edilir.

Dizde Kireçlenme Belirtileri Nelerdir?

Osteoartrit hastalarının ilk şikâyeti ve hastalığın en karakteristik semptomu ağrıdır. Bu ağrıların şiddeti ve ne zaman hissedildiği ise eklemdeki hasarın derecesine göre değişebilir. İlk evrelerde genellikle çok hafif, sızıya benzer bir ağrı olur ve çoğunlukla hareketle birlikte hissedilir. Hareket arttıkça ağrı da artabilir. İleri evrelerde ise kişi istirahat hâlinde olsa bile dizde ağrı olabilir. Bazı kişilerde diz kireçlenmesi ağrıları ataklar şeklinde, dönem dönem çoğalabilir.

Ağrıya eşlik eden önemli semptomlardan biri de krepitasyon yani hareketle birlikte eklemden gelen çıtırtı sesleridir. Kıkırdak kaybı sonucunda eklem yüzeyi düzensiz bir form alır. Bu nedenle eklem hareketleri sırasında tıkırtıya benzer sesler duyulabilir. Krepitasyon, her eklem hareketinde olabileceği gibi zorlanma sırasında da olabilir. Kıkırdak hasarına bağlı gelişen bir diğer belirti de kemiklerde büyüme ve şişliklerin oluşmasıdır. Şişlikler, kıkırdak kaybının olduğu bölgeye göre kaval kemiğinin üst ucunda (tibial plato) ve diz kapağında olabilir. Bunlar osteofit denilen kemiksi çıkıntılara ve kemiğin basınç alanını genişletme gayretine bağlıdır. Öte yandan ilerlemiş olgularda eklem içinde aşırı sıvı birikimine bağlı eklem şişliği de oluşabilir.

Diz kireçlenmesinin ileri evrelerinde ise tutukluk ve hareket kısıtlılığı ortaya çıkar. Tüm osteoartrit olgularında temel patoloji eklem mobilitesinin azalmasıdır. Hastalık ilerleyici özellikte olduğu için başlarda hareket esnasında hafif tutukluk olabilir. Zaman içerisinde ise merdiven inip çıkmak, eğilmek, ayakkabı ve çorap giymek gibi günlük yaşam aktiviteleri ileri derecede kısıtlanabilir.

Dizde Kireçlenme Nasıl Anlaşılır?

Hastalıklık ağrı ve hareket kısıtlılığı ile karakterize olsa da bu semptomlar romatoid artrit gibi diğer romatizmal hastalıklarda da görülebilir. Bu nedenle ayırıcı tanının yapılarak kesin tanı konmalı, tedavi ona göre planlanmalıdır.

İlgili branş hekimi tarafından yapılan fizik muayenede, rahatsızlığa dair ilk bulgular net bir şekilde anlaşılabilir. Öykü ve fizik muayene sonra istenecek radyografik tetkiklere tanı kesine bir şekilde konulabilir. Ancak şüpheli durumlarda kan tahlilleri de ilave edilebilir. Kan tahlili, doğrudan tanı sürecine yardımcı olmaz ancak romatoid artrit gibi inflamatuar bozuklukların ayırıcı tanısında önemli rol oynar.

Diz kireçlenmesi tanı sürecinde en önemli bulgular genellikle röntgen görüntülerinde fark edilir. Direkt grafi sayesinde eklem aralığında daralmalar, osteofit denilen kemik çıkıntıları, eklem yüzeyinde genişleme ve skleroz varlığı ile tanı büyük doğrulukla konulabilir. Bununla birlikte osteoartrit şüphesi olan, hastalığın erken evresindeki hastalarda nadiren de olsa manyetik rezonans (MR) görüntüleri de istenebilir. MR görüntülemesi, aynı zamanda kıkırdak dokusundaki ve kemik yüzeyindeki hasarın ne boyutta olduğunu, eklemin ne kadarını etkilediğini anlamak için de kullanılabilir.

Diz Kireçlenmesinin Tedavisi

Diz kireçlenmesinin tedavisinde standart bir yaklaşımdan söz etmek doğru olmaz. Bu noktada hastanın yaşı, hastalığın seviyesi, hastanın fonksiyonel durumu, eşlik eden hastalıklar vs. göz önünde bulundurularak uygun seçenek belirlenir. Medikal tedavi seçeneklerinin yanı sıra FTR uygulamaları, integratif tıp seçenekleri ve nihayet cerrahi yaklaşımlar kullanılabilir.

Cerrahi Dışı Uygulamalar

Genellikle diz kireçlenmesinin erken dönemlerinde tercih edilen tedavi yöntemleridir. Cerrahi olmayan tedavilerle kıkırdak hasarını tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak bu uygulamalar, koruyucu/önleyici niteliktedir. Dolayısıyla henüz tüm eklemi etkilememiş olan hasarın ilerlemesini yavaşlatmak ve hastalığın semptomlarını azaltarak kişinin günlük yaşam kalitesini artırmak mümkündür.

Ameliyatsız tedavi yöntemleri de kendi içerisinde farklı gruplara ayrılabilir. Gerekli durumlarda bu yöntemlerin birkaçı kombine olarak tercih edilebilir. Böylece hem eklem ağrılarını azaltmak hem de kas yapısını güçlendirerek, kıkırdaklara binen yükü azaltmak mümkün olmaktadır.

Diz Kireçlenmesinde İlaç Tedavisi

Diz ağrısını geçirmenin en etkili yöntemlerinden biri analjezik ilaçlardır. Bu ilaçlar diz osteoartritine bağlı ödem, ağrı ve şişlik şikâyeti olan kişilerde sıkça tercih edilir. Özellikle enflamasyon olan hastalarda antienflamatuar ilaçlar ilk seçenek olmalıdır. Bu ilaçlar, enflamasyonu (doku yangısı)  baskılayarak iltihaba bağlı oluşan ağrı ve ödemin giderilmesini sağlar. Ancak antienflamatuar ilaçlar uzun süreli kullanıma uygun değildir zira uzun süreli kullanımlarda ciddi yan etki potansiyelleri olan bu ilaçlar yerine SYSADOA’lar (semptomatik yavaş etkili ilaçlar) tercih edilebilir. Bununla birlikte enflamasyon olmayan hastalarda da ağrı kesiciler (parasetamol, kodein, tramadol) ile diz ağrılarını azaltmak mümkündür.

Diz Kireçlenmesinde İntegratif (Tamamlayıcı) Tedaviler

Tamamlayıcı tedaviler olarak bilinen yöntemler ise eklem içi enjeksiyonlardır. Bu yöntemde ağrı kesici özelliği olan ve dokuların yenilenmesine yardım eden, farklı içeriğe sahip ilaçlar tercih edilebilir:

  • PRP (Platelet Rich Plasma) Tedavisi: PRP tedavisi, kişinin kendi kanından elde edilen platelet (trombosit) hücrelerinden zengin plazma ile yapılır. Bu hücreler, doku iyileştirilmesinde aktif rol oynayan ve tamir fonksiyonunu destekleyen büyüme faktörleri denilen maddeler salgılarlar. Tedavide amaç hasar görmüş olan bağ ve destek dokularının yetersiz tamir fonksiyonunun desteklenmesi ve tamir hücrelerinin uyarılmasıdır.
  • Hyaluronik Asit Enjeksiyonları: Yapısı itibariyle yoğun su tutma kapasitesine sahip olan glikozaminoglikan içerirler. Bu kıkırdak yapısının en önemli elemanıdır. Hem tamir fonksiyonunu arttırıken hem de eklem lubrikasyonunu (kayganlığını) sağlayarak ağrıyı azaltır.
  • Steroid Enjeksiyonları: Non-steroid antienflamatuar ilaçlarla birlikte, hastanın ihtiyaçları doğrultusunda, steroidler de kireçlenme tedavisinde kullanılabilir.  Kortizon olarak bilinen bu ilaçlar eklem içerisine doğrudan uygulandığında bölgedeki enflamasyonu azaltır. Bu nedenle şişliği azaltarak, eklem hareketlerinin daha kolay ve ağrısız olmasına yardımcı olur.

Yukarıda sıralanan tedavi yöntemlerinin etkisi kalıcı değildir. Bu nedenle eklemi güçlendirip kıkırdağı korumada uzun vadeli sonuç vermezler. Fizik tedavi süreci ile desteklendiğinde ise çok daha güçlü bir etki göstererek, cerrahi ihtiyacını ertelemede oldukça başarılı sonuçlar verebilirler.

Diz Kireçlenmesinde Fizik Tedavisi

Fizik tedavi, diz kireçlenmesinin tedavisinde oldukça önemli bir role sahiptir. Fizik tedavi sürecinin amacı; eklemdeki kas ve bağ dokularını güçlendirmek, kıkırdak tamirine aracılık etmektir. Diz eklemindeki kıkırdakların en önemli görevlerinden biri vücudun yükünü taşımaktır. Kemik ve kıkırdağı destekleyen bağ ve kaslar zayıf olduğunda ise kıkırdaklara çok daha fazla yük biner. Bu nedenle özellikle güçlendirme egzersizleri hastalığın tedavisinde ve semptomların giderilmesinde oldukça etkilidir. Uygun koşullar sağlandığında diz kireçlenmesi egzersizlerine evde de devam edilebilir.

Masaj, manuel terapi, elektroterapi, ultrason, kısa dalga diatermi, hidroterapi (su ile tedavi) bu süreçte en çok tercih edilen uygulamalardandır. Eğer gerekli görülürse fizik tedavi uygulamaları ortez kullanımı ile desteklenebilir. Böylece eklemin günlük hareketler sırasında zorlanmadan, en sağlıklı şekilde korunması mümkün olabilir.

Cerrahi Uygulamalar

Diz kireçlenmesi ameliyatları, genellikle cerrahi olmayan tedavi yöntemleri ile başarılı sonuç alınamadığında tercih edilir. Çeşitli yöntemlerle eklemdeki hasarlı dokuları temizlemeyi ve eklemin sağlıklı hareket açıklığını korumayı amaçlar. Bu noktada hem hasarlı bölgenin temizlenmesi hem de bozulan eklem yüzeylerinin yapay olanlarda değiştirilmesi gibi farklı tedavi seçenekleri mümkündür. Bunlar arasından seçim yaparken; hastanın yaşı ve hastalığın seyrine göre en uygun cerrahi yönteme karar verilebilir:

Artroskopi

Artroskopik cerrahi, günümüzde osteoartrit tedavisinde en çok tercih edilen ameliyat yöntemidir. Geleneksel açık cerrahinin aksine, eklem bölgesine yapılan birkaç küçük kesiden gerçekleştirilir. Bu nedenle sıklıkla “kapalı ameliyat yöntemi” olarak da bilinmektedir.

Bu yöntemde dize yapılan küçük kesilerden cerrahi müdahale gerçekleştirilir. Kesiler küçük olduğu için ameliyat sonrası iyileşme süreci de çok daha rahattır. Büyük kesilerin iyileşmesi kısa sürdüğü için bu süreçte enfeksiyon riski de düşüktür. Artroskopik ameliyatlardan sonra ise hem hastalar kısa sürede taburcu olabilir hem de iyileşme daha kısa sürelidir. Artroskopik diz ameliyatlarının süresi ise yapılan işleme göre değişebilir. Diz kireçlenmesi tedavisinde en çok tercih edilen işlemler şunlardır:

  • Artroskopik Debridman: Bu tedavide amaçlanan dizde kireçlenme odaklarının temizlenmesi ve eklemin ağrısız bir şekilde hareket edebilmesidir. Özellikle erken evredeki hastalarda oldukça başarılı sonuçlar veren, kişinin yaşam kalitesini yükselten bir işlemdir. Bununla birlikte ameliyat sonrasında gerekli önlemler alınmazsa osteoartrit zamanla ilerleyebilir ve ağrı şikâyeti yeniden ortaya çıkabilir.
  • Yüksek Tibial Osteotomi: Genellikle 65 yaş altı hastalarda uygulanan bir cerrahi yöntemidir. Diz ekleminin iç yüzünü tutan kireçlenme olguları için en çok tercih edilen ameliyat yöntemlerinden de biridir. Cerrahide, dizin yüklenme düzlemi değiştirilir. Bir miktar dışarı doğru alınarak, dizin iç kısmına olan baskının azaltılması amaçlanır. Yapılan bu işlem diz kireçlenmesinin ilerlemesini yavaşlatarak proteze olan ihtiyacı azaltır veya erteler.
  • Diz Protezi: Protezler, dejenere olan eklem yüzeylerinin yerini tutan, yapay eklem yüzeyidir. Metal, plastik, titanyum, kobalt-krom alaşımı, polietilen gibi farklı malzemelerden üretilen bu aparatlar, günümüzün modern üretim imkânları sayesinde çok daha dayanıklı hâle gelmiştir. Yine de belli bir ömrü olduğu için genellikle ileri derecede kıkırdak ve kemik hasarı olan hastalarda tercih edilirler.

Diz protezi ameliyatı sürecinde ise hastanın ihtiyaçlarına göre hem farklı materyallerden üretilen hem de farklı yapıda olan protezler kullanılabilir. Sadece femurun ön yüzü ile diz kapağında kireçlenme olan hastalarda genellikle unikondiler (parsiyel) yani kısmî protezler tercih edilir. Eklemin büyük bir kısmının aşındığı ve hareket kısıtlılığının çok fazla olduğu hastalarda ise total diz protezleri kullanılabilir.

Diz Kireçlenmesi Nasıl Önlenir?

Diz kireçlenmesini tamamen engellemenin kesin bir yolu yoktur. Hastalık bazı kişilerde genetik faktörlerin etkisiyle, çok daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir. Bu noktada, risk grubunda olan kişilerin dizde kireçlenmeye karşı farkındalık sahibi olması önemlidir. Yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler sayesinde diz osteoartritinin hızlı bir şekilde ilerlemesini engellemek mümkündür. Bu değişikliklerin başlıcaları şunlardır:

  • Kilo kontrolü: Diz kireçlenmesinde en önemli risk faktörlerinden biri kilodur. Vücut ağırlığının kireçlenmeye etkisi oldukça fazladır. Bu nedenle ideal kiloyu korumak ve obezite ile mücadele etmek hastalığın önüne geçmede en önemli adımlardan biridir.
  • Egzersiz: Uzun süre hareketsiz kalmak ve diz eklemini güçlendirmemek de uzun vadede eklem sağlığı için olumsuz olabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla egzersiz ve yürüyüş yapmak; hafif tempolu koşu ve yüzme gibi sporlarla bacak kaslarını desteklemek de iyi bir önlem olacaktır.
  • Sıcak-soğuk kompres: Diz kireçlenmesi olan kişilerde, hastalığı önleyici etkisi olmasa da, ağrı ataklarını engellemek için düzenli olarak sıcak-soğuk uygulamaları yapılabilir. Özellikle eklemde ödem olan, yangılı dönemde soğuk kompres oldukça etkili olacaktır. Düzenli aralıklarla yapacağınız sıcak kompres ise eklemi rahatlatarak, uzun vadede oluşabilecek ağrıların önüne geçmenizde etkili olabilir.

Diz kireçlenmesini önlemek için yaşam tarzından yapabileceğiniz öncelikli değişiklikler beslenme düzeni ve spordur. İdeal kilonuza ulaşmak ve onu korumak, diğer problemlerin önüne geçmenize de yardımcı olarak size sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralar. Bedeninizi ve kaslarınızı çalıştırmak bu olumlu sonucu destekler.

Dizde Kireçlenme için Hangi Doktora Gidilir?

Diz kireçlenmesi, günümüzde en sık karşılaşılan eklem hastalığıdır. Erken dönemde önlem alındığında ise uzun vadede oluşabilecek kıkırdak kaybını azaltmanız mümkündür. Dizde ağrı, şişlik, hareket kısıtlaması gibi şikâyetler hastalığın en tipik belirtileridir. Bu şikâyetlere sahip olan kişiler, fizik tedavi ve rehabilitasyon veya ortopedi ve travmatoloji alanlarında uzmanlaşmış doktorlara müracaat edebilirler. Kesin tanı sonucunda ise kendilerine özel planlanan cerrahi ya da cerrahi dışı tedavilerle günlük yaşamlarına sağlıklı bir şekilde devam edebilirler.

Yazar Hakkında

Prof. Dr. Ümit DİNÇER
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

Fizik tedavi ve Rehabilitasyon alanında uzman olan sayın Dinçer, 1970 yılında Kayseri’de doğmuştur. İyi derecede İngilizce bilen Prof. Dr. Ümit Dinçer, osteaoartrit alanında önde gelen uzmanlardan birisidir.